Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs 4, 2008 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Tevâzu Gerek

Selamını kesse güneş, toprağa, Tenezzül etmese toprak, havaya, Nasıl gelecektik bizler dünyaya? Hayata yön verir hoşgörü, âhenk, İnsana toprakca, tevâzu gerek. Kardeşçe yaşamın formülü, sırrı, Bir bir hataları silip, atmalı, Sevgiler çoğalıp kökler salmalı. Hayata yön verir hoşgörü, âhenk, İnsana toprakca, tevâzu gerek. Eğirdir

Öfkemi Haykırır Suskunluklarım

Çekip gideceğim, çok uzaklara, Dönüp de geriye bakmayacağım. Düşmeye niyetim yok tuzaklara Kimseyi, kafama takmayacağım. Bir başka çöküyor akşamlar burda Neon ışıklardan gözüm kamaşır. Renkten renge girer insanlar burda, Menfaati kimde ona yanaşır. Hinliğe yatkındır herkesin aklı Yüzlere tebessüm iliştirirler. Maskenin ardında niyetler saklı, Herşeyi parayla değiştiriler. Yalnızlığım büyür kalbime sığmaz, Bir yangına döner yakar, kavurur. Eser deli rüzgâr, yağmurlar yağmaz, Külümü dört yana zevkle savurur. Gönlüm huzur arar, gözüm uykuyu, Her şey sizin olsun, istemiyorum, Boğuyor havası, boğuyor suyu, Yelkovan dikeni gibi yolcuyum.. Bütün ümidimi tüketti şehir, Mahkum etti beni karanlığına. Akar damarımda asi bir nehir, Adını almak mı, tövbe ağzıma. Her türlü çileyi çektim sabrettim Bahtımı karartan işler elveda, Direncim kalmadı, kabûl kaybettim, Boynu bükük, garip düşler elveda. Beklemek anlamsız, yarın sabahı, Götür tren dinmez küskünlüklerim. Ne ağzım kilitli, ne dilim bağlı, ÖFKEM

Küllendi Sanma

Sevgim heves olsa çoktan biterdi, Üzerinden bunca yıl geldi, geçti. Bitmedi, çoğaldı beni bitirdi, Sana duygularım küllendi sanma. Okuyup yazmadan ben a’yı be’yi Görüp tanımadan belki hiç seni, Günlümde kök salmış bu aşk bu sevgi, Sana duygularım küllendi sanma. İsmin dilimde ki tatlı melodi, Aşkımız solmayan sevgi çiçeği, Seni seviyorum ilk günki gibi, Sana duygularım küllendi sanma. Kırları dolduran çiçekler kadar, Bir tohumda saklı her ulu çınar. Alev alev sevdam evreni sarar, Sana duygularım küllendi sanma. Eğirdir Özcan İşler

Zamanı Gibi

Gelecek satılır, bugünden peşin, Susarsın, sukutun zamanı gibi. Kirası istenir ayın, güneşin, Susarsın, sukutun zamanı gibi... Vicdan sahipleri, tasalar çeker, Şehitler, kabrinde gözyaşı döker, Ya! görmezden gelir, ya! boyun büker, Susarsın, sukutun zamanı gibi... Misyoner, evleri kilise yapar, Tecrübesiz zekâ doğrudan sapar. Tuzakları görür, gafilce bakar, Susarsın, sukutun zamanı gibi... Her kapı önünde boyun bükülür, Dış huzur içinde, ciğer sökülür, Yüreğin çözülür, çürür dökülür, Susarsın, sıkutun zamanı gibi... Sözde bizden fakat dirliği bozar, İftira döktürür, yüzbulan yazar, Toprağı kirleten tohumlar azar, Susarsın, sukutun zamanı gibi... Kalleşler, nâdanlar birlik söylersin, Düşünen bir insan der mi neylersin? Onlar vazederken, sen de dinlersin, Susarsın, sukutun zamanı gibi... Maymunlar bayrağı yırtıp atarken, Yağdanlıklar buna alkış tutarken, Örümcek ağında, ava yatarken, Susarsın, sukutun zamanı gibi... En elzem zamanda görünmez ersin, Vatan sevdalısı “ozanım” dersin, Dut ye

Devler Gözlerim

Tahvil oldu şimdi her şey paraya, Şanlı millet döndü bahtı karaya, Çare arayan yok azan yaraya. Nerde, konuşan dil, gören gözlerim? Egosunu yenmiş, devler gözlerim... Borçlar biriktirdik, üç beş kuşağa, Avuç açar olduk, dünkü uşağa, Harami, eşkiya şehirde ağa. Nerde, duyan kulak, yazan ellerim? Vebali boynuna, düşer illerim... Milletim füguran, namert toyunda, Vatanım arena, kalleş oyunda, Batarız batının dümen suyunda. Nerde, konuşan dil, gören gözlerim? Egosunu yenmiş, devler özlerim... Batı hayalinin, peşinde koş koş, Ne ağızda diş var, ne omuzda baş, Ne talibe iş var, ne sofrada aş. Nerde, duyan kulak, yazan ellerim? Vebali boynuna, düşer illerim... Karınca çalışır, fare yer âlâ, Zehiri kırk yıldır katanlar bala, Kurtarıcı gibi, sunulur hâlâ. Nerde, konuşan dil, gören gözlerim? Egosunu yenmiş, devler gözlerim... Bize dayatanlar, sanıyor âmâ, Reva gördükleri, ne dostluk ama Kimi yerde dolgu, kiminde yama. Nerde, duyan kulak, yazan ellerim? Vebali boynuna, düşer illerim... Her lider

Arıyorum

Razıyım çekmeye hakk çile çile. Arıyorum amma, sen gel bana sor. Güzelliği görmek zor bile bile, Arıyorum amma, sen gel bana sor. Boşuna gezinir bedende gözler Menzile varacak doğru yol izler Gerçek hazineyi küçük kalp gizler Arıyorum amma, sen gel bana sor... Yerlere uzanmış, ıtırlı dallar, Göklere dayanmış, ışıklı allar, Yüreği sevdalı, dilleri ballar, Arıyorum amma, sen gel bana sor. İnsanların kalbi, özel bahçesi, Elbet ne isterse meşru ekmesi, Kızgın çöllerde bir rahmet çeşmesi, Arıyorum amma, sen gel bana sor. Sırrın eşiğine ayak basanlar, Kendi varlığından çıkıp taşanlar, Ben’i tüketmişler, ben’i aşanlar Arıyorum amma, sen gel bana sor. Mistik inançların yanlış, yalanı Kuşatmış dünyayı sürer talanı İnkarcılık kolay iman alanı, Arıyorum amma, sen gel bana sor. 2004-Eğirdir Özcan İşler

Ellerinde Fenerler

Ellerinde fenerler, yollara düşse körler, Şavkından faydalanır, gözleri tam görenler. Körler, ışıklarından istifade edemez, Bilim adamlarının çoğu buna benzerler. Arılar bal yapıyor, koyunlar süt veriyor, Meyve veren ağaçlar, sevaplar mı deriyor? İnançsızın keşfiyle, insanlığa hizmeti, Kurtarmıyor O’nları, O’nları kurtarmıyor. Bu sırrı anlamayan akıl, kalp sahipleri, Sanki garanti gibi, kendi ahiretleri. Tapulu mülklerinden bağışlar bir edâyla, Keyfince dağıtıyor, cenetten parselleri. 2005-Eğirdir Özcan İşler

Ben Öyle Direndim

Ateş oldum yandım, su oldum aktım, Ben öyle direndim, yok olmalara. Ümidi emzirdi göz pınarlarım, Ben öyle direndim, yok olmalara... Toprağa atılmış, bir çekirdektim, Çürüyecek ya da, yeşerecektim, Kabuğu çatlatma çilesi çektim, Ben öyle direndim, yok olmalara... Ova bayır ateş, dağ taş dumandı, Hisler çivilenmiş, haller yamandı, Açık kapıların bittiği andı, Ben öyle direndim, yok olmalara... Düşünmesi icap eden, kafalar, Dam kavalye sarhoş sürer sefalar. Sarmıştı bünyeyi cümle cefalar, Ben öyle direndim, yok olmalara... Silip süprülürdü, milli ne varsa. Yerde sürünürdü; horlanan ar’sa, Beyin yıkayanlar, toplardı parsa, Ben öyle direndim, yok olmalara... Renkleri pempede bir bir kaybettim Hoca üç taş oynar, görünce bittim Ekmeğime katık, hıncımı ettim Ben öyle direndim, yok olmalara... Hayata tutunmak, kolay değildi, Ocaklar sönerken, başlar eğildi, Girdiğim her sokak, çıkmaz kesildi, Ben öyle direndim, yok olmalara... 2006/Özcan İşler

An Be An

Fânilik sahnesinde, ebediyet oyunu Oynamaktan bıkmayan ey, doyumsuz figûran! Çöllerde, kutuplarda hatta uzayda bile, Maddesi, mânâsıyla rol yapıp duran insan. Ne bu dünya bir sirktir, ne sen ipte cambazsın, Sen ki, Allah’tan sonra en değerli varlıksın, Şu karanlık ve tutsak alemim mahpesinde, Bir nur kandili gibi yak şuurun parlasın. Atom çekirdeğinden, muhteşem kâinata, Küçük kıpırdanıştan, Yüce Allah’a kadar, Öteye dahil ruh da, madde de şu hayat da, İnkâr edip kendinden kurtulamaz insanlar. O yokları var eden Allah’ın ’ol’ emriyle, Mekân O’nun fermanı önünde diz çöküyor. Ve oluştan, ölüşe akıp giderken zaman, Hep nîsbi varlıkların ’fâni’ olduklarını, Duymak istemesen de söyler durur an be an. 2005-Eğirdir Özcan İşler

İstersen İnkâret

’Seviyorum’ dedin, mehtap şahidi, Öyle filizlendi, sevda çiçeği, Hep bilenler bilmez oldu gerçeği, İstersen inkâret bana aşkını. Buğulu gözüne bakıp yandığım, Peri kızı ya da melek sandığım, Sevda çıkmazına dalıp, kandığım, İstersen inkâret bana aşkını. Dudağından düşsün sahte gülüşün, En son kavşaktasın çok iyi düşün, Ölmüş bir sevdaya olur dönüşün, İstersen inkâret bana aşkını. Dert etme gözlerim yaşlarla dolsun, Saçlarım dağılsın, gül benzim solsun, Belki, bir yalanla mutlu olursun, İstersen inkâret bana aşkını. Gözyaşın dönmeden, ani yağmura, Haydi güle güle, bakma ardına, Ayan beyan gerçek, değişmez amma, İstersen inkâret bana aşkını. Özcan İşler

Adım Kalacak

Huzur arıyorum, doğdum doğalı, Ben ona koşarım, o uzaklara. Feryadım aşıyor ses duvarını, Bir kent uyur, derin derin uykuda. Acıları iplik iplik eğiren, Bin türlü kahırla içiçe ömür. Sormaz, yarınımı alır elimden, Göz pınarlarımdan yaşlar dökülür. Bir yanda yaşayan ve zevk alanlar, Bir yanda sefalet zavallıları, Bir yanda adanmış, kurbanlık canlar, Bir yanda servetin şımarıkları. Dumanı üstünde tüten öfkeler, Bir gün biter sandım ama, olmadı. Ümit kelebeği hep kaçar gider, Peşinde koşacak gücüm kalmadı. Lale bahçelerde, çiğdem kırlarda, Çiğdemden, laleye bitmez düşmanlık. Bir ülkemde olur, bir masallarda, Hem hatada ısrar, hem de pişmanlık. Geçmişimden miras ezileceğim, Şu boynum ömrümce bükük olacak. Bu izbe hayatta sürüneceğim, Yaşayanlar gibi AdıM KalacaK. 1982 İzmir Özcan İşler

Ateş Düşüyor

Bir zillet dönemi eşsiz, benzersiz, Her gün bir ocağa ateş düşüyor. Acılı yürekler sessiz, çaresiz, Her gün bir ocağa ateş düşüyor... Kaynar kasabalar, ilçeler, iller Dikenli yollarda aydın, cahiller Vatanı cehennem eden saf diller Her gün bir ocağa ateş düşüyor... Musalla kalmadı şehit konmayan, Vicdan mı var için için yanmayan? Dinden bile dönüp kinden dönmeyen, Her gün bir ocağa ateş düşüyor... Bir yarasa uçar, bir baykuş öter, Kan ile ateşle imtihan yeter, Kardeş düşmanlığı vebadan beter, Her gün bir ocağa ateş düşüyor... Nice kardelenler soldu gül ile, Kalleş düşman olmuş birlik, el ile, Bazen kör bir kurşun, bazen dil ile, Her gün bir ocağa ateş düşüyor... Zalimlere hizmet eden sefiller, Yalancı, yabancı düşlü gafiller, Çakallar meydanda görünmez filler Her gün bir ocağa ateş düşüyor... Soysuzların belli niyeti, hali, Yurtsuzlar anlamaz derdimi âli Böyle gelmiş böyle gitmez ahali, Her gün bir ocağa ateş düşüyor... 28/02/2008 Özcan İşler

Münafık Zümre

Devrinin rengiyle alalanırlar, Müslüman görünür münafık zümre. Fırlar öne çıkar cilalanırlar, Müslüman görünür münafık zümre. Dil kalp arasında arama ayar, Diri bulamazsa, ölüyü soyar, Verdiği vergiyi zekata sayar, Müslüman görünür münafık zümre. Toplumun içinde yüzleri gülmez, Dünya bahçesinden öteyi bilmez, “İnandım” der ama yaşarken ölmez, Müslüman görünür münafık zümre. Arı yuva yapar, yıkar bal alır, Akçe gidecekse hep geri kalır, Doyumsuz aç gözlü, tokgöz takılır, Müslüman görünür münafık zümre. Şeytan taşlamıştır adı hacıdır, Zulmüne paravan eder acıdır. Reformcu, terörist hep baş tacıdır, Müslüman görünür münafık zümre. İslâm fikriyatı diri olsa da, Cemiyet perişan bünyesi hasta. En belirgin vasfı istismar başta, Müslüman görünür münafık zümre.. 29.02.2008

İslâm İçin ’Barış Barış’ Diyecek

İslâm İçin ’Barış Barış’ Diyecek İnsanlar, İslâmla şereflendikce, Savaşlar bitecek, barış gelecek. Vicdanlar ağarıp, dile geldikce, İslâm için, ’barış barış’ diyecek. Ne ezen kalırsa, ne çile çeken, Dünya Cennetinde bulunmaz diken, Horlanmış milyonlar, şükür ederken, İslâm için, ’barış barış’ diyecek. Kalp kuytularına hak nur varınca, Adalet herkesi eşit sarınca, Fillerden, hakkını alan karınca, İslâm için, ’barış barış’ diyecek. Her yeri saracak, bir ilahi ses, Sağır dinleyecek, almadan nefes, Kur’an çağrısına katılıp herkes, İslâm için, ’barış barış’ diyecek. Camîde saf tutup, kılarken namaz, Zenginlik, fakirlik, ırk, renk aranmaz, Gönüller haykırır, diller susamaz, İslâm için, ’barış barış’ diyecek. Tanrı ailesi, yorgun yahova, Bitkisel hayatta, yaşamaz daha, İnsan ilahlardan dönüp, Allah’a, İslâm için, ’barış barış’ diyecek. Özcan İşler Hıristiyanlar alim olunca, Hıristiyanlıkla alakaları kesilir. Müslümanlar da cahil olunca, İslâmiyetle alakaları kesilir. Cherles Mismer

Pişmanlık Akacak

Yüreğim elinde, kanat çırpıyor, Hep senin aşkına, aşkına doğru. Yürüdüğüm yollar, sana çıkıyor, Söyle, bunun hiçbir anlamı yok mu? Hep bir başkasını, anlatmak için, Başlayan cümleler, seninle biter. Yıllardır yanarken, ben için için, Gözümden, gönlüme gölgen akseder. Uzak diyarlardan kopar, gelirsen, Özlem nasıl, dağ dağ olmuş görürsün? Önceki düşleri gömebilirsen, Hasrete bulanmış, aşka yürürsün. Geçmiş aşklarından kalan izleri, Kısa bir an olsun, silip gelmezsen, Çölünde susamış, aşk çiçeğini, Can suyu vermeden öldüreceksin. Nedenler, niçinler cevap bulmadan, Küçük darğınlıklar, gölgeler aşkı. Pişmanlık akacak, avuçlarından, Bunlar son şiirin, son mısraları. Eğirdir Özcan İşler

Sevmesen de Fark Etmez

Hançerlesen sırtımdan, sanma güceneceğim, Mecnun desen aldırmam, gülüp de geçeceğim, Yeter ikimizede, inan ki benim sevgim. Dil’im varmıyor ama, yine söyleyeceğim Sevmesen de fark etmez, seni hep seveceğim. Yüreğimi dağlasan, alevden dil’in ile, Dünyada cehennemi, yaşatmış olsan bile, Ömür boyu yeminli, düşmanım olsan yine. Dil’im varmıyor ama, tekrar söyleyeceğim Sevmesen de fark etmez, seni hep seveceğim. Şu kısacık ömrümü, kederlerle doldursan, Her gece karanlığa, sevdam diye sarıltsan, Tutunmak istediğim, tüm dalları kurutsan. Dil’im varmıyor ama, yine söyleyeceğim Sevmesen de fark etmez, seni hep seveceğim. Sana gelen cefaya, kendimi siper edip, Gönlüme bol ölümsüz, sabır tohumu ekip, Kaderime yazılmış, acılarımı çekip. Dil’im varmıyor ama, tekrar söyleyeceğim Sevmesen de fark etmez, seni hep seveceğim. Adaletsiz savaşta, şu kalbim esir sende, Dertten dertlere salıp, bıraksan yüzüstü de, Küsemem kâhredemem, diyemem ’adam sende’. Dil’im varmıyor ama, yine söyleyeceğim Sevmesen de f

Sevgiyi Bitirdik

Sevgiyi bitirdik dine, töreye, Gönül bağlayacak değer kalmadı. Uşak yetişiyor, adam yerine, Kuruttuk fazilet kaynaklarını. Erezyona verdik, milli şuuru, Fermanlar yazılır, uygularız biz, Söneli çok oldu, kalplerin nuru, Gönül gözü bağlı, körebeleriz. Bizim, bize mahsus neyimiz varsa, Bir esrar perdesi çoktan kapattı, Milletim bekleyip durur boşuna, Gelmeyecek olan kahramanları. Gelendost Özcan İşler

Çöllerin Tövbesi

Serinleten meltemler, eserdi püfür püfür, Gün geldi hakim oldu; haram, yalan ve küfür, Kalplere demir attı, istilacı gemiler, Eridi yavaş yavaş, medeniyet ve kültür. Kalpleri gaflet sarmış, okunurdu ezanlar, Camiler boşalmadı, cemaat beynamazlar, Fuhuş aldı yürüdü, çiğnendi hak, hukuklar, Hayvanlar bile güldü, onlar aldırmadılar.. Şeytan fırtınaları, devam etti yüz yıllar, Bedenin tutunduğu ruh dalını kırdılar, İklim tarumar oldu, çölleşmeler başladı, Kesildi akar sular, vahalar kurudular.. Ezilen her yerde çok, yeniyordu haramlar, Bir garib doyuran yok, yaldızlıydı yalanlar. Burada vardı mutlak, bütün uğursuzluklar, İnanmazsan bir sor bak, bilenler anlatırlar. Yağmurlar yağmayınca, susuzluktan yandılar, Ufuklarda arandı nemli esen bir rüzâr, Bir damla suya hasret, yarık yarık topraklar, Rüyalarında sular içip içip kandılar.. Bir bulut gördüler mi derler: ’Bugün yağmur var.’ Göklere kucak açar,alev alev topraklar, Bir kere yağmış olsa, bereket saçacaklar, Onlar ise daima, uzaklara kaça

Göçmen Kuşlar

Göçmen kuşlar, göçün vakti; yaz bitiyor buralarda, Sıcak diyarlara uçun, soğuklar tam başlamadan. Katılsaydım aranıza, kanatlarım olsaydı da, Ah yüreğim buz tutuyor, üşüyorum; yalnızlıktan. Siz dönünce, şenlenecek eski yuvalar eminim, Yollarınız açık olsun, hem ben de beklerim sizi, Uzun yıllar beklediğim, ama ümit kesmediğim, Gitmiş ve geri dönmemiş, nice eski dostlar gibi. Ne gittiğim, ne geldiğim fark edilmez nasıl olsa, Gelsem boynuma sarılıp, sevinenlerim bulunmaz. Kuşlar, selamlar götürün uzak, yakın yalnızlara, Gitsem, kalırım yollarda; dönmeye kalbim dayanmaz... Özcan İşler

Gitti

Hüseyin Gümüş’e Yaktı yürekleri yiğidin hası, Beraber yürürken solladı gitti. Arkadaştı, dosttu vardı dahası, Normal bir fiskeyle salladı gitti. ”Sevdalarım” oldu soysuz kabusu, Söyleyip yazdığı onun namusu, Beldenin, bedenin olmaz konusu, Gönlümde bayrağı yelledi gitti. Gece gündüz örmüş kader ağını Talan etmiş viran koymuş bağını, Daha bekliyorduk altın çağını Soranlara selam yolladı gitti. Çifte su verilmiş çelikten serti, Sözünün ardında bir civan mertti, Dostluktan sevgiden yana cömertti, Adrese eserler pulladı gitti.. Ülkesi içindi neşesi, yası, Özüne sadıktı, iman mayası, Kırmızı beyazdı daim boyası, Yunus’ca gönüler gülledi gitti Özcan İşler

Bir Zaman Yollar

Yüzümüzde, sevinç çiçek açardı, Umuda çıkardı bir zaman yollar. Dün bugüne, gün yarına uzardı, Umuda çıkardı bir zaman yolar. Nasıl geldi geçti gençlik dönemi, Bir bir göçen dostlar yakar sinemi, Bin gönül kırardık yoktu önemi Umuda çıkardı bir zaman yollar. Aşılmaz dağları, aşar giderdik, Pusulu yollara koşar giderdik, Hayallar peşine düşer giderdik, Umuda çıkardı bir zaman yollar. Günlere, aylara değer vermezdik, Bende gençlik vardı, sende güzellik, Ebediymiş gibi hayat sürerdik, Umuda çıkardı bir zaman yollar. Eğirdir Özcan İşler

Bulutlar Perde Oldu

Bulutlar perde oldu arz, semâ arasında, Düşlerimden diktiğim en nadide abide, Aydınlığın dünyası gözle kaş arasında, Yıkılıverdi birden gözlerimin önünde. Karanlık, ürkütücü içindeki arzular, Esmer, kara yüzüyle salkım saçak saçları, İçin için ağlarken, hüzünlenmiş bulutlar, Nihayet gözlerinden, boşaldı gözyaşları. Şimşeklerin yardığı, solgun bir kızıllıkta, Yükseldikçe uzayan; gök, siyah mermer sanki, Kaldırıma dizilmiş, ağaçlar yıkanmakta, Yollarda yağmur suyu akar çağlayan gibi. Gökten sel olup inen, afet nihayet dindi, O mavimsi bulutlar uzaklarda dağıldı, Ve ortalığı sardı, yağmurun serinliği, Gümüş rengi ışıklar gökleri aydınlattı. Güneşin hiç bitmeyen bir tebessümü sildi, Yüzlerdeki korkunun karanlık duvarını, Muammaları çözen bilge yoluna gitti, Dağlar kızıla battı, simaları nurlandı. Eğirdir Özcan İşler

Şirkin Peşinde

Hakkı tutan, hakkı yazan yerine, Küfrün hokkasına batmış, bulanmış, Fitne, fesat, ayrılık ve ölüme, Sürükleyen kalemlere inanmış. Kahredici bu dünyanın çölünde, Pusulasını yitirmiş, ne yazık! Maddenin, yalanın, şirkin peşinde, Bir karanlık sona koşar, insanlık. 2006-Gelendost/ Özcan İşler

Yaşamıyorum

Kalp kapımı sevgin çalmadığından, Sen gittin gideli, yaşamıyorum... En ufak bir ümit kalmadığından, Sen gittin gideli, yaşamıyorum... Arsız rüzgâr döver durur camımı, Dünya eski dünya bilmez gamımı, Gitmeden alsaydın keşke canımı, Sen gittin gideli, yaşamıyorum... Nar çiçeği rengi hazanları sav, Yüreğim bir volkan, hakikatlar lav, Ölüm av şahini ben yaralı av, Sen gittin gideli, yaşamıyorum... Dikenli yollarda ayak izlerim, Sır olmaktan çıktı nasıl gizlerim, Artık gücüm yetmez yorgun dizlerim, Sen gittin gideli, yaşamıyorum... Gündüzler bigâne teselli etmez, Geceler derdimi dökmeye yetmez, Biraz daha artar üzüntüm bitmez, Sen gittin gideli, yaşamıyorum... Mart-2008 Özcan İşler

Zaman Bize Dönecek

Zaman Bize Dönecek ZAMAN, asırlar boyu adımızla dolmuştu, Bizim ile beraber yaşamış, solumuştu, Allah’ın sevdigi ve razı olduğu yönde, Medeniyetimizin hizmetinde koşmuştu. İmar eder, süslerdi hamlemizin izleri, Arkada bırakılan bir toz bulutu gibi, Saray, köprü, camiler, kervansaraylar, hanlar, Her adım attığımız, beldelerde yükseldi. Elimizin altında, kişneyen küheylandı, Ne gün ki hudutlarda, mağlûbiyet başladı, Bize zıt, dünyaların karşısında ezildik, Birleşen yollarımız, işte o an ayrıldı. İman cephesinde de zaferler sona erdi, Rüzgarlarda savrulup duran, zaman gemisi, Yanaştı; demir attı, sarhoşlar rıhtımına, Dünyamızı kararttı; küfrün, küflü nefesi. ZAMAN, bize dönecek, ilk Turan şafağında, Uzağı yakın eden, Kutlu Burak hızınca. Bizler zamana değil, zaman bize uyacak. Ya sadık bir eş gibi veya uysal çocukca. Eğirdir Özcan İşler

Eşitlik

Ne güçsüz ezilip hor görülmeli, Ne güçlü haksızca kayrılmalıdır, Öyle bir adalet tesis etmeli, Sağlamlar, çürükten ayrılmalıdır. Varlığı, sürekli eden dirliktir, Dirliğin olduğu yerler birliktir, Birliğin temeli tam adalettir, Adalet vaktinde, davranmalıdır. Eşitlik yoklukta, kıtlıkta değil: Bollukta, varlıkta sağlanmalıdır. İnsanlar korkuyla, çıkarla değil, Gönül bağlarıyla, bağlanmalıdır. 2004-Eğirdir/ Özcan İşler

Nihayet

Üstünde halifeyim, avın değilim dünya, Gücümü ve bilgimi ben senden almıyorum, Mânâmı gölgeleme, gerçekleşti son rüya, Madde ile maddeyi kolayca avlıyorum.. Mesafeler kısaldı, binlerce yıldan sonra, Hazır araç gereçler, dert etmem uzakları, Bilgi kendiliğinden gelecek ayağıma, Nihayet tamamladım, kurduğum tuzakları... Özcan İşler

Yolcu

Asırlardan beri, başıboş akan, Sular yatağına dönsün, dinlensin, Uzaktan uzağa, sessizce bakan, Yolcu hem yürüsün, hem de dillensin. Heyacan kalmazsa, ümitler biter, Duyguların rengi değişir durur, Fikir ve tartışma dönemi yeter, Yolcu duramazsın, yollar savurur. Mesafeler uzar, yüreksizlere. Kayalar çöküp de, dağlar erise, Ovalar yarılsa; inse, gök yere, Yolcu, yılmayanlar varır hedefe.. Gelendost Özcan İşler

Azgın Azınlık

Türk milleti uyan, kararsız olma, Geç kalırsan bunun telafisi yok. Olan bitenlere duyarsız kalma, Boşvermişlik senin kültüründe yok. İç, dış tehditlere karşı refleksi, Felce mi ugraddın, bu ne hissizlik? Bütün tarihinin netâmelisi, Bu günlerde neden, böyle sessizlik? Dinini, dilini etkisiz kılmak, Dejenere etmek tek hedefleri. Milli değerlerin tartışılarak, Yıkmak istiyorlar, son kaleleri. Mukaddes bildiğin tüm değerlere, Saldırıp durana desteğin bitsin. Sınıfçı, bölgeci, bölücülere, Pirim verme yeter, yüz çevir gitsin. Velimiz, vasimiz olur kendince, Halkına musallat, devlete yükler. Bu azgın azınlık, vakti gelince, Bizi sürü görür, gütmek isterler.. 2005-Eğirdir Özcan İşler

Günler Hey!

Seni düşünürüm, senden uzakta, Seni istiyorum, gurbet arada, Dinmez teselliyle hasretim anla, Gel dedikçe, gelmek bilmez günler hey! Bizim de sevgiye hasret gönlümüz, Bizim de bitecek bir gün ömrümüz, Bizim de solacak elbet gülümüz, Gel dedikçe, gelmek bilmez günler hey! Neden hep maziyi arar dururum? Neden anılara dalar dururum? Neden bu ayrılık sorar dururum? Gel dedikçe, gelmek bilmez günler hey! Geçmişte gönlümü çalanlar çalmış, Geçmişte gönlümde emeller varmış, Geçmişte gönlümü mutluluk sarmış, Gel dedikçe, gelmek bilmez günler hey! Gel artık yüreğim, sevinçle dolsun, Gel acılar bitsin, gönlüm şen olsun, Gel ayrılık gitsin, özlem son bulsun, Gel dedikçe, gelmek bilmez günler hey! 1983-Girne/ Özcan İşler

Kovduğumuzda

Yüzlere bir çocuk sevinci konar, Sevgi, muhabbetle dolduğumuzda. Bütün hatalar da sevgiyle yunar, Nefreti, gönülden kovduğumuzda. Büyük sevinç, coşkun sel olur akar, Döner dolaşır da dostlara çıkar, Saygılar çoğalır ön yargı kalkar, Sevgi, muhabbetle dolduğumuzda. Karşılıklı olur samimi hürmet, Kanayan yaralar sarılır elbet, Biter kör dövüşü, gelir adalet, Nefreti, gönülden kovduğumuzda. Hakikat, dillerden kalplere iner, Kinin, intikamın rüzgarı diner, Fitne kılıçları kınında siner, Sevgi, muhabbetle dolduğumuzda. Herkes inancının taşır arını, Sömürüp artırmaz insan kârını, Kuracağız sevgi dolu yarını, Nefreti, gönülden kovduğumuzda. Özcan İşler

Hüküm Süren Saltanat

Bölücülük suçları tescilli, faillere, Teveccüh gösterilir âlem açar kol-kanat. Ada tahsis edilir, silahlı katillere, Kör gaflet memlekette hüküm süren saltanat. Eşkiya beslediler, kimse tek lâf etmedi, Başımıza çuvallar giydirdiler, yetmedi, Çeşit çeşit çoraplar örülüyor, bitmedi, Cehalet memlekette hüküm süren saltanat. İttifaklar yapmacık, dostluklar hep sentetik, Teşbihte hata olmaz, çekilmeden son tetik, Bu millete sevdalı, rehber çıkmaz; on tetik, İhanet memlekette hüküm süren saltanat. Emperyalist güçlere, söyle düşmesek yenik? Hakkımız kalır mıydı, öyle her yerde yenik? Paçamızdan tutar mı, böyle üç günlük enik? Kör gaflet memlekette hüküm süren saltanat. Aklım ermiyor dostlar, beri gelsin, erenler, Ötelere göçmüşse, geri gelsin erenler. Zülüme alkış tutmak, bir zalimlik yarenler, Cehalet memlekette hüküm süren saltanat. Dev mezara gömülür, yeter ki fırsat tepsin, Gör küçücük karınca, üstünde horon tepsin. Sözde bir bağımsızlık, istemem; katır tepsin, İhanet memlekette hüküm sür

Şu Mutluluk Bozulmasın

Baş başa seninleysem, dünya umrumda olmaz, Kimseleri aramam, kimseleri istemem, Sıkıca tut yeter ki, hiç şikayet etmeden, Kınalı ellerinle, nasırlı ellerimden. Sen ol, Her zaman yanımda, tek olmazsa olmazım, Ayrılığın sözü bile olmasın, canım hayat arkadaşım. Bir ömrü bu dünyada, ikimiz paylaşalım. İster, Küçücük bir oda, olsun farketmez yuvam. Gönlüm ferah, pür neşe, bir de adın dilimdeyse, Ezgiler mırıldanıyorsam, aşktan sevdadan yana, Demek ki seninle mutluyum, mutluluk pınarım anla, Ben aradığımı bulmuşum, gönlüm akar senden yana. Seni ister, seni ister. Varsın, Lâmbam fersiz yansın, fenerim senin gözlerin. Sığınacak limana, mutlaka varacağız. Kalbim aşkınla attıkça, aşkımla çarptıkça kalbin, Gönül dünyam hep aydınlık, karanlıkta kalmayız. Sen daha ne istersin, ben başka ne isterim? İkimizin neyi eksik güzelim? Mutluysan, mutluyum, devamını dilerim. Gün gelir, güneş olur, Gün gelir umut olur, Gönül gözüme doğarsın, Ellerimi, bırakma ikiyi bir edelim, Şu mutluluk bozulmasın. 1983-Gi

Saygı Bitince...

Yâr dediğim, yara açtı bağrıma İçinde yittiğim geçmişi çaldı Tuz, biberle ağrı kattı ağrıma Gözümde bir damla gözyaşı kaldı. Tek lâf etmedikçe, açıp ağzını Bitti, korkuları yıkan arzular Poyraza bakan bir tavan arası Pencerelerine döndü duygular. Tebessüm saklamaz böyle sırları Kalbinde yerimi bulamıyorum Ağını örüyor, can sıkıntısı İçim yana yana seyrediyorum. Akşam karanlığı, yorgana döndü Üstünü örtünce evler kapandı. Dertlerle başbaşa kaldığım gündü Yine, Nuh Tufanı başlayacaktı. Bekleyenim yoktu, dalğın yürüdüm Yağmur yağıyordu, inceden ince Zahmetle, rahmeti birlikte gördüm Sevgi aranmazmış, saygı bitince... Özcan İşler

Ölümsüzlük Müjdesi

Öteler aleminden, gelir ölüm meleği, Ölüm anahtarıyla, açar can kilidini; Hücre hücre örülmüş, ilahi bir mimari, Yıkılır, viran olur, çöker ceset üstüne. Milyar kere milyarın, çarpımına eş hücre, Ne bir salise sonra, ne bir salise önce, Birlikte iş bırakır, beklenen an gelince, Beden aslına döner, ruh sonsuzluğa uçar, Son nefesi verince, Hak’ka yürür gidersin, Boğazdan geçinceye, duyulan lezzet için, Artık ne zûlüm eder, ne de zûlüm çekersin, Ölümde gizlenmiştir, ölümsüzlük müjdesi... Özcan İşler

Yiğidim

Ayağa kalk yıkılmamak üzere, Şuurlu ol, imanlı ol yiğidim. Kuyruk gibi takılmamak üzere, Şuurlu ol, imanlı ol yiğidim. Dünya hızlı bir değişim içinde Hayal eder herkes başka biçimde Geleceğe giden yolu seçimde Şuurlu ol, imanlı ol yiğidim. “Bütün küfür bir millettir.” Öyle bil, Ayrı durur, esasta bir böyle bil. Nuru yayan hakikattir söyle bil, Şuurlu ol, imanlı ol yiğidim. Yenilmeden yabancının fendine, Dönmelisin kültürünün bendine, Kınayanın, kınaması kendine, Şuurlu ol, imanlı ol yiğidim. Gölgesine tapan olur hiç kimse, Mukallitlik yapan olur hiç kimse Sen hep sen kal sapan olur hiç kimse Şuurlu ol, imanlı ol yiğidim. 10/04/2008 Özcan İŞLER

Biz Bir Yumruk Olalım

Gözlerdeki nefretin, sorarım sebebini, Kalpler kin kusar durur, dil aşar edebini. Vicdan sağır gözler kör, ayrılıklar büyüyor, Aç gözünü sen de gör düşman, mutlu gülüyor. Milletleri yaşatan, birlik idealidir, Şu vatan hepimizin, kavgaya sebep nedir? Tahriklere kanarsak, kolay lokma oluruz, Sonra da haritadan silinir, kayboluruz. Kardeşliğin sırrını, beraber arayalım, Kaldırıp ayrılığı, Biz bir yumruk olalım. Özcan İşler

Zamanın Ağlarında

Sabahın beşinde, Şimşekler çakıyor beynimde. Deli gönlümde bir efkâr, Eser, durmadan eser, yönü belirsiz rüzgar. Dur durak bilmedi, artık bilmeyecek de, Bu hasret günleri bitene kadar. Yüreğim uzaklarda, gözlerimde uyku yok, Düşüyorum yollara, gayasiz adım adım, Hayallere dalmışım, farzet ki sılamdayım. Kilometreler aşıyorum, farkına bile varmadan. Karanlıklara bakıyorum, bir kaç gelip geçen var, Kulak kabartıyorum, rüzgarmış ıslık çalan, Kendime geliyorum. Yalnızım, çaresizim şu gurbet diyarında. Her ümitsiz çabamda az daha batıyorum, Hasretin batağına. Bilmiyorum, kimbilir, Ne kadar bekleyeceğim? Oltada balık gibi, Zamanın ağlarında. 1981-İstanbul/ Özcan İşler

Dua

Dua, kapıları açtıktan sonra, Başlar en esrarlı gidip gelmeler. Kalkar, Allah ile kul arasında, Ölüm dışındaki, bütün perdeler. Dua, insanların Yüce Allah’a, Halini arzedip, af dilemesi, İnsanın aczini görüp sonun da, İlahi kudrete boyun eğmesi. Dua, günahların ve kusurların, Her şeyi bilene, itirafıdır, Sayılıp dökülen pişmanlıkların, Tövbeye açılan af kapısıdır. Dua, insanların halis imanla, Sundukları kalbi dilek listesi, Yüreğini açıp Arş-ı Ala’ya, Aciz kuluğunun bir ifadesi. Dua, canlı, cansız yaratılmışın, Allah’ı zikridir her an, her zaman, Dünya’ya halife yaratılmışın, Olur istekleri, dönmez kapıdan. Dua, ibadetten sonra insanda, Başlayan ilahi bir diriliştir, Özlemler, sevgiler, şükürden sonra, Manevi yöneliş ve yüceliştir. Dua, insanlara emin bir liman, Dua, gönüllere açık korunak, Duasız olamaz, inanan insan, Dua, fıtratlara uygun yaşamak. 2005-Eğirdir/ Özcan İşler

Hazırlık Anı

Gerçeği arayan, düşünen görür, Cennette bahçıvan, mimar insanlar. Bu hayat imtihan, süre bir ömür, İnanan çalışır, mekan hazırlar. Dünyada yaşarken, keyfiyet bizde, Her tercih getirir, bir sorumluluk. Ölüm ile biter irademizde, Maveraya doğru başlar yolculuk. Şanlı peygamberin, sahabelerin, Yürüdüğü yolu takip edenler; Neden korku duysun, endişelensin? Tebessüm ederek kalkar giderler. Sırat köprüsünü sağlam kuranlar, Cennet köşklerine, geçer oturur. İşçilikten, malzemeden çalanlar, Kendi köprüsünden düşer, boğulur. İmkansız, getirmek geçen zamanı, Adımlar, dikkatle atılmalıdır. Dünya sonsuzluğa hazırlık anı, Hesaplar inceden, yapılmalıdır. Özcan İşler

Yıldızları Seyrettim

Tek başına göçebe, mehtaplı bir gecede, Efsunlu bir şekilde, bir ardıcın dibinde, Oturdum saatlerce, hayal sessizliğinde, Meçhul bir sevgiliyi bekleyen, aşık gibi. Ateş böcekleriyle, kurbağaların sesi, En güzel orkestradan, daha güzel ahenkli, Akan dere kadar gür, huzur sardı içimi, Bir başka gezegende, bir başka biri gibi. Anıların içinde, kendimce geziyordum, Aradığını bulmuş, şimdi nasıl mutluydum, Yer ve zaman seçmeden, özgürce uçuyordum, Boşlukta yuvarlanan, bir tüy gibi, ruh gibi. Bütün ışıklar söndü, vakit gece yarısı, Saçlarım diken diken, yüzüm ayva sarısı, Bin kapılı sarayın, kapanmış her kapısı, Süleyman’ın Mühürü açmaz, birini gibi. Yeryüzüne uzandım, kulağımı dayadım, Arzın kalp atışını, ilk bu gece dinledim. Kendimi alamadım, heyacana bulandım, Yıldızları seyrettim, huşuyla derviş gibi.. 2006-Eğirdir/Özcan İşler

Büyük Günah Yoktur

İster mümin olsun, isterse asi, Büyük günah yoktur kalp kırmak kadar. Her şeyin maliki mahlûka vasi, Büyük günah yoktur kalp kırmak kadar. İstisnasız her kalp Allah’a yakın, İncinir komşusu unutma sakın, Küfürden, inkârdan sonraya bakın, Büyük günah yoktur kalp kırmak kadar. Doğrusu hoşgörü, aksi abesi, İnsanı yücelten hakk kitabesi, Beden dünyasının kalptir kabesi, Büyük günah yoktur kalp kırmak kadar. 23 Nisan 2008 Özcan İşler

Nesil Geliyor

Hürriyet, adalet, kardeşlik yaşar, Yeni, yepyeni bir nesil geliyor. Her gece biterken şafağa koşar, Yeni, yepyeni bir nesil geliyor... Yüreğinin akı, bayrağın alı, Kökleri mazide, bugünde dalı, Mukaddesat, vatan, millet sevdalı, Yeni, yepyeni bir nesil geliyor... Dönülmez gurbetin hüzünü dağıl, Bu bir hayal değil, temenni değil, Katı meteryalizm, önünde eğil, Yeni, yepyeni bir nesil geliyor... Tarihin talihi dönmek üzere, İç karanlığını yenmek üzere, Yalancıya sille inmek üzere, Yeni, yepyeni bir nesil geliyor... Ne zorlaya bilir pempe sözlere, Sevinç gelsin acı çeken yüzlere, Çekilen sancılar muştu bizlere, Yeni, yepyeni bir nesil geliyor. 24.04.2008

Çağır Beni

Sen Davras’ın zirvesinde kar gibi, Uzak durdun, yakınıma gelmedin. Hasretin içimi yaktı kor gibi, Yanmayınca yandığımı bilmedin. Sevgi desen, şefkat desen küçücük, Yeri yanım, gelir diye bekledim. Usta çalım, şuh yaman bir gülücük, Gönderipte, hep atlattın sevdiğim. Uzak dağda, sessiz ırmak olsanda, Hayır deme, ümitlerim sönmesin. Gözlerini, şu yüzümden ayır da, Kalbim, avcı görmüş ava dönmesin. Canımdan çok sevdim, neden kaş çatmak, Siyah lale, sarı çiğdem, beyaz gül, Cennet göze yakışmıyor, kem bakmak, Gözün bakar, gönlüm kanar n’olur gül. Ara sıra hamur edip kalbini, Sevgi ile bak bana da yâr diye. Gönlündeki sevgim sanki var gibi, Çağır beni; ben geleyim, bir kere. Özcan İşler

El Ele Ver Türk Milleti

Bize miskinlik bulaştı, Bak eller aya ulaştı, Küçükler devleri aştı, El ele ver Türk Milleti. Dünyadaki sıcak savaş, Ufku sardı yavaş yavaş, İlerlediğin gözle, kaş, El ele ver Türk Milleti. Artık iç kavgalar bitsin, Kardeşlikler perçinlensin, Her alanda çok gerisin, El ele ver Türk Milleti. Parçalansın, fitne ağı, Bırakalım aymazlığı, Bu çağ, ilim irfan çağı, El ele ver Türk Milleti. Ayrılık, fitne kördüğüm, Gördü, gördün, ben de gördüm, Varlık için tek bir çözüm, El ele ver Türk Milleti. Bir vatan, Millet ve bayrak, Şahsi istikbâli bırak, İstiklâlin kalmayacak, El ele ver Türk Milleti. Bu toprakta açan çiçek, Elbet özünü sevecek, Çağrım toplu, hitabım tek, El ele ver Türk Milleti. Özcan İşler

Bu Ay Ramazan Ayı

Kuran-ı Kerim, yeni inzal olunmuş gibi; Heyecanla okunur, bu ay Ramazan ayı. Müslümanlar yeniden bir eğitime tabi, İlk gününden son güne, bu ay Ramazan ayı. Recep, Şaban ayları, Allah’ın Peygamberin, Üç aylardan Ramazan Muhammed Ümmetinin, Bütün müslümanların, milyarlarca müminin. Ayların en üstünü, bu ay Ramazan ayı. Türk-İslâm kültüründe önemli ki o kadar, Üç hilal biçiminde alemleşmiş üç aylar., Lâftan öte pekişir iman, açığa çıkar, Bütün haşmeti ile bu ay Ramazan ayı. Gündüzler oruç, namaz, dua, niyazla dolu, Geceleri teravih, sahurlarla dopdolu, Beş kıtada müminler yaşarlar dolu-dolu, Rahmet bereket ayı, bu ay Ramazan ayı. İslâm’ın bir diriliş hamlesi berrak tarzda, Güzel sesli hafızlar rahleleri başında, Vâizlerle hatipler bir azim yarışında, “Onbir ayın sultanı”, bu ay Ramazan ayı. Ezanlar, tekbirlerle davete çıkar iman, Belirgin hale gelir, kalpleri yakar iman, Evlerde camilerde açıkta akar iman, Oruç müminlere farz, bu ay Ramazan ayı. Yüce Allah indinde büyük bir yeri vardır,

Seçim

Allah güzeldir ve güzeli sever, Kâinat güzellik okyanusudur, Okyanus üstünde parlak mücevher, Güzel yaratılmış insanoğludur. Öyle yaratmış ki Allah insanı, Tam hayır ve şerrin orta yerinde, Ya nefsini yener bâki olanı, Ya süfliyi seçer fâni alemde.. Özcan İşler

Gördüler Bizi

Bir tesbihdik amma ipi kestiler, Dağıtma azmiyle yağdı, estiler, Boynumuza peşin hükmü astılar, Faydasız, zararlı gördüler bizi.. ’Bir olalım’ dedik bayrak altında, Şevk ile çalıştık millet yolunda, Can esirgemedik vatan uğrunda, Faydasız, zararlı gördüler bizi... Sahipsiz vatanlar batar bilirdik, Kardeş kavgasıyla erir giderdik, Memlekette huzur olsun isterdik, Faydasız, zararlı gördüler bizi... Karanlık sarmıştı vatan sathını, Kapayıp giderdi açık bahtını, Gerçekleştirtmedik uşak ahdını, Faydasız, zararlı gördüler bizi... Hizmetten kaçmadık, her şartta koştuk, Sitemlerden gayrı görmedik hoşluk, Ne yapsak, ne etsek kıymetsiz boştuk, Faydasız, zararlı gördüler bizi.... Yalancı baharla, erken yazlarla, Gönül avutmadık kırık sazlarla, Bu ülkeyi sevdik hadsiz, hazlarla, Faydasız, zararlı gördüler bizi... Özcan İşler

Yağmur Mevsimi

Nasıl dinsin canım özlem acısı, Kıvranırken sana arzu duyarak? Bitmez, kaderimde gönül sancısı, Aranırken hiç bulmadan yanarak. Sahibi belirsiz bir mezar gibi, Gelen de geçen de çiğneyip durur, Ayrılık yarası öyle derin ki.. Sensiz ne sarılır, ne deva bulur. Gün gelecek belki unutacağım, Yarınlarda hasret dolu dünleri. Yaşanmış zamandan saymayacağım, Şu gurbette geçen sensiz günleri. Hayatı, yaşanır hale getiren, Bir tek senin sevgin; ama çok uzak, Bekleme azabı bitip dönerken, Mutluluğum elbet sonsuz olacak. Gözlerim ufukta aranır boş boş.. Gönlümde, bitmeyen isyanlar çıkar, Hayal kurmak güzel, ümitler çok hoş, Sonra yine yağmur mevsimi başlar. 1983-Girne/Özcan İşler

Avunuyorum

Gözüm ufuklarda, aranıyorum, Uzaklarda sanki kayboluyorum, Bedenim gündüz de yüreğim gece, Bir küçük resminle avunuyorum. Gözlerinden gitmez, şeklin şemalin, Doğru mu dillenip baba dediğin? Mektuplar yazarım, cevap geç gelse, Ateşten bıçağa döner hasretin. Vatan borcu diye hasret yolunda, Gün sayar, beklerim Yavru Vatanda, Kısmetse bize de nasip olacak, Baba, oğul sarmaş dolaş sonunda. Hasret ummanında yüzer haldeyim, Kucaklamak, öpmek, sevmek isterim, Kendim buradayım, gönlüm sılamda, Mümkün değil ama, seni beklerim. Umarım bu sabır selamet bulur, Bir mevsim geçince hasret son olur, Sen varken kalbimin baş köşesinde, Ayrılık daha bir mânalı olur. 1982 Girne/Özcan İşler

Ey, Milletim Diril, kalk!

Zaman aleyhimize, işliyor kıvrak kıvrak, Bize bağlı dur demek, ya da ona katılmak... Şu varlık gemimiz ki, yan gelmiş yatacak gör, Kurtulacak bir iki, milyonlar batacak gör... Tesbihin deviriyle mümkün değil arınmak, Kapanıp mescidlere, zalimlerden korunmak... Bitirsek kaç asırlık efsunlu uykuları, O vakit başlayacak Türk’ün yükselme asrı... Onurlu yaşamayı gerçekten istiyorsak Bize koşmak düşüyor; durmak, yürümek yasak... Gerçekleri anlatmak bilenlerin borcudur, Şimdi görev zamanı, sevdaya vefa budur... Yalan ninileriyle, kararmadan tüm afak Kalpleri aydınlatsın, hakikat nurlu şafak... Kafayla uğraşanlar, hep başarır emin ol, Çalışanlar kazanır, çalışmak tek çıkar yol... Ayrılıklar öldürür, şart bize, birlik kurmak, Güçlü olmakla mümkün, bu coğrafyada durmak. Ne zaman ki insanlar, kendisiyle barışır, Özgüvenle, inançla, dünya ile yarışır... Büyük ülkü tufandır, boş hayaldir durdurmak, Dehşeti çok yamandır, karşı çıkmak yok olmak... Ne kandan göl olacak, ne kemiklerden bir dağ, Çözüme

Yabancı Ruhlar

İmanda pazarlık olmaz, bilmezler Yerli bedenlerde, yabancı ruhlar. Ölür de secdeye alnı gelmezler Yerli bedenlerde, yabancı ruhlar... “Bizde müslümanız” diye başlarlar, “Fakat” çıkmazına girer kışlarlar, Sırtından beslenir halkı dışlarlar, Yerli bedenlerde, yabancı ruhlar... Dünyada olmazlar, bizde olurlar, İlkbahar gününde hazan solurlar, İyiye, kötüye kusur bulurlar, Yerli bedenlerde, yabancı ruhlar... Bu gün bilir, tarih sorar kim bunlar, Zaman, mekan tanır hazır tim bunlar, Göbek adı barış, aslı kin bunlar, Yerli bedenlerde, yabancı ruhlar... Bu milleti sevmez boğuk sözlüdür, Ülkeyi beğenmez kovuk gözlüdür, Sürüngenler gibi soğuk yüzlüdür, Yerli bedenlerde, yabancı ruhlar... Sözde aydın tipler, kiralık kafa, Bütün düşündüğü cefasız, sefa, Göçmen kuşlar kadar taşımaz vefa, Yerli bedenlerde, yabancı ruhlar... 05/05/2008

Sen Sen Var

Öyle sarılmışız, çamur dünyaya, Zülmümüz hükmeder yıldıza, aya, Dostluklar zor günde hep kalır yaya, Yardım için, çil çil yok da çen çen var. Evlerimiz açık, yedi cihana, Doluşur yaşarız, bin can bir hana, Tebessüm esirger, kızından ana, İki lâfın, ikisinde ben ben var. Her birimiz başka, başka alemde, Çoklukta yalnızlık zamanda demde, Mutluluklar sahte, herkes elemde, Dert dağları aşmış, ama şen şen var. Yukarlara diktik hep gözümüzü, Çıkarlara döndük hep yüzümüzü, Zehirle yoğurduk hep sözümüzü, Dilimizde kem söz, elde kan kan var. Kardeşi aç görmez, gözler fezayı, Bakar görmez, gözler yapar ezayı, Husumet sevgiye keser cezayı, Bir kusurda; hiç ben yok da, sen sen var. 2005-Gelendost

Aysız Bozkırların Kavruk Çocuğu

Akdoğan bakışlı gözler parlıyor, Aysız bozkırların kavruk çocuğu... Mevsim göz kırpıyor, şartlar zorluyor, Aysız bozkırların kavruk çocuğu... Başkaldırma ama, başını kaldır, Ne düşmana güven, ne dosta saldır, Albayrak şereftir, vatan kutsaldır, Aysız bozkırların kavruk çocuğu... Hedefe varacak, yaydan çıktı ok, Sonu mutlak zafer endişemiz yok, Hiddete kapılıp kuduranlar çok, Aysız bozkırların kavruk çocuğu... Hayata geçecek, hülyalarımız, Gerçeğe dönecek, rüyalarımız, Artık birleşecek, dünyalarımız, Aysız bozkırların kavruk çocuğu... Kovalayıp durur akrep, yelkovan, Ne durmayı bilir, ne susar zaman. Biter fetret devri biter her buhran, Aysız bozkırların kavruk çocuğu... Çağ ağırlığına koç yiğit bekler, Bir yanardağ patlar, bir arslan kükrer, Ölü toprağından silkinir, Türkler, Aysız bozkırların kavruk çocuğu... Tarih ile yaşıt, fıtrî sevdamız, Ta! 'Kâlû belâ! ' dan beri yanarız, Bunun için doğduk biz ondan varız, Aysız bozkırların kavruk çocuğu... Özcan İşler

Yeniden Öğret Anne

Dertlerin süzgecinden mutluluk emiyorum, Gülmeyi, güldürmeyi yeniden öğret anne. Kinler alevleniyor, kavga istemiyorum, Sevmeyi, sevilmeyi yeniden öğret anne. Gittikçe azgınlaşan, hırslarıma sayaç tak, Karanlıktan sığlaşmış beynime bir çıra yak. Kâbuslardan kaçmaktan, tatlı düş görmedim bak, Öfkeleri yenmeyi, yeniden öğret anne. Canlılara muhabbet, şefkatle yaklaşmayı, Sadâkati, vefâyı, kardeşçe paylaşmayı; Daha dik yürümeyi, daha gür konuşmayı, Kendime güvenmeyi, yeniden öğret anne. ‘Aydınlık yarınların altın çocuğu’ adım, Dizlerinde uyudum, omuzunda ağladım. Vicdanlar susturuldu, ben gözümü bağladım, Mücadele etmeyi, yeniden öğret anne. Yine masallar anlat, barışı müjdelesin, Kâinatın ritmini taşısın, ninnilerin. Bağrına bas üşüdüm, ısıtsın gülüşlerin, Hak almayı, vermeyi yeniden öğret anne. Hayâllerle gerçeğin karıştığı dünyâda, Arzular uykularda, umutlar kör rûyâda. Hayat devam ediyor, yaşlı dünyâ riyâda, Bir nefesin kadrini, yeniden öğret anne. Ak sütün ile besle, sevgi var mayası